Sûrenin başında Hz. Yusuf gördüğü rüyayı anlattığı anda, Hz. Yakup bu rüyanın Hz. Yusuf’u kardeşlerine göre çok daha fazla öne çıkaracağını ferasetle anlıyor ve derhal ilk tedbirine başvuruyor: “Yavrucuğum, rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; sonra sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır.” Bu feraseti görüyor musunuz? Tedbir alınıyor; ama sonuç ne oluyor? Kardeşleri Hz. Yusuf’a yine tuzak kuruyorlar. Tedbir boşa çıkıyor; fakat Hz. Yakup yine tedbirden vazgeçmiyor.
Hz. Yusuf’un abileri onu yanlarında gezmeye götürmek istediklerinde, Hz. Yakup onu korumak adına tekrar tedbir alıyor: Onlarla göndermek istemiyor ve korkusunu dile getiriyor: “Doğrusu onu götürmeniz beni endişelendiriyor; farkında olmadığınız bir sırada onu kurt yer diye korkuyorum.” Peki bu tedbir işe yarıyor mu? Hayır. Kardeşleri tam da Hz. Yakup’un korktuğu şeyi bahane ederek Yusuf’u bir kurdun yediğini söylüyorlar.
Aradan yıllar geçiyor. Hz. Yusuf Mısır’da hazine ve maliyeden sorumlu yönetici olmuşken kardeşleri kıtlık yılında yiyecek maddesi almak üzere Mısır’a gidiyorlar. Yusuf, başka kardeşleri olup olmadığını soruyor; onlar Bünyamin’i söyleyince, bir daha onu getirmezlerse yiyecek vermeyeceğini bildiriyor.
Kardeşler Hz. Yakup’a durumu anlatarak Bünyamin’i kendileriyle göndermesini istiyorlar. Hz. Yakup göndermek istemiyor; ısrar edilince bu defa yine tedbire başvuruyor: Onlara yemin ettirerek söz alıyor. “Aşılamaz engellerle kuşatılan hâriç, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah adına yeminle kesin söz vermediğiniz takdirde onu sizinle beraber göndermem.” Hepsi de kesin söz verince, “Söylediklerimize Allah şahittir,” diyorlar.
Hz. Yakup, çocuklarını Mısır’a gönderirken dikkat çekmemeleri için hepsinin tek bir kapıdan girmemelerini istiyor—yeni bir tedbir. Ama biliyor ki bu tedbir Allah’ın takdirini bozamaz; yine de tedbire başvurur. Onlara şöyle der: “Oğullarım, şehre hepiniz bir kapıdan girmeyin; ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden savamam. Hüküm Allah’tan başkasının değildir. Ben yalnız O’na güvenip dayandım; güvenecek olanlar yalnız O’na güvenip dayansınlar.” Onlar şehre babalarının kendilerine emrettiği şekilde girerler; “Ama bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savacak değildi. Şu var ki, Yakup’un içinde taşıyıp onlara açıkladığı kaygıyı gidermiş oldu. Şüphesiz O, kendisine öğrettiğimiz bir bilgiye sahipti; fakat insanların çoğu bu hakikati bilmezler.”
Tedbir başarılı oluyor mu? Yine hayır. Hz. Yakup bu defa da oğlu Bünyamin’den ayrı düşer. Üstelik, Bünyamin’in bu şekilde babasından ayrı kaldığını gören büyük kardeş, babasının yanına dönecek yüzü olmadığını söyleyerek Mısır’da kalır. Hz. Yakup için imtihan daha da zorlaşır; kayıp evlat sayısı üçe çıkar. Peki Hz. Yakup tedbirden, tevekkülden ve sabırdan vazgeçer mi? Hayır.
Son hamle gelir: Artık alınacak hiçbir tedbir kalmamış, başvurulacak hiçbir yol görünmüyordur. Tam da burada Hz. Yakup tevekkülün zirve cümlelerini kurar: “Ey oğullarım, gidin de Yusuf’u ve kardeşini iyice araştırın; Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü inkâr edenlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.”
Bütün bu süreçler yaşanırken Hz. Yakup üzülür, yıpranır, ağlar; ama Allah’a asla isyan etmez. Hüznünü Rabbinden başkasına dökmez. Oğulları ona der ki: “Allah’a andolsun ki, sen Yusuf’um diye diye sonunda ya hasta olacaksın ya da büsbütün helâk olacaksın.” Yakup ise şöyle cevap verir: “Ben acımı ve kederimi ancak Allah’a arz ediyorum. Ve ben sizin bilmediklerinizi Allah’tan gelen bilgiyle biliyorum.”
Sonuç ne olur peki? Bütün kardeşler buluşur, bütün aile bir araya gelir, hiçbir sıkıntı kalmaz. Şuna da emin olabiliriz: Sonuç mutlu sonla bitmeseydi bile, Hz. Yakup sabrından ve tevekkülünden hiçbir şey kaybetmeyecekti.
Yusuf Sûresini okurken sadece Hz. Yusuf’a odaklanarak okumamak gerekiyor; herkesin imtihanı ayrıdır. Hz. Yusuf’un imtihanından belki daha zor bir imtihan, Hz. Yakup’un imtihanıdır; o, tevekkülüyle imtihanını kazanmıştır. Demek ki aldığımız bütün tedbirler boş düşse bile tedbir almaktan vazgeçmeyeceğiz. Demek ki imtihanın dozu ve şiddeti gitgide artsa bile Rabbimizden asla ümit kesmeyeceğiz. Hüznümüzü ve kederimizi insanlara arz edip Rabbimizi şikâyet etmek yerine, hüznümüzü Rabbimize arz ederek O’na sığınacağız.
Rabbimiz, Kur’an’ı hakkıyla okumayı, mesajlarını almayı ve hayatımıza yansıtmayı bizlere nasip eylesin.