Bir gece yarısı, şehrin arka sokakları karanlık bir sırra ev sahipliği yapıyordu. Soğuk hava, kendisini saran derin sessizliği daha da belirgin hale getiriyordu. Birkaç gölge, yanlarında taşıdıkları yüklerle birlikte, geceyi delip geçmeye çalışıyorlardı. Kimileri bu yükleri geçim kaynağı olarak görüyor, kimileri ise mecburiyetin pençesinde kıvranıyordu. O sırada, bir polis memuru bu karanlık sokağın köşesinden ilerlerken, hem mesleğinin gereklilikleri hem de insan olmanın verdiği merhamet arasında bir çatışma yaşamaya başladı. Her adımında, karşısındakilerin sadece suçlu değil, aynı zamanda çaresiz bireyler olduğunu hissediyordu; belki de yaşamın getirdiği koşulların kurbanlarıydılar. Bu an, onun için bir dönüm noktası olacaktı, çünkü adaletin ne anlama geldiğini sorgulamaya başladı. Haberin devamını okumak için sonraki sayfaya geçiniz...